Perspektifim degisti. Yaşanmış olayları farklı açılardan görmeye başladım. Yeni bir benle karşılaştım ve hoşlarına gidip gitmemesinin bir önemi yok. Bir kez o açıdan hayata bakmaya başlayınca normalin bu oluyor.
İçimdeki çocuk öldü mü? Sanirim evet. Umurumda mı? sanırım hayır.
Artık yeni insan keşif etmekten, sohbet etmekten, herhangi bir konu için tartışmaya girmekten, sevgi ve kabul görmek için en ufak dahi çaba göstermekten, karşı tarafın ruh halini bana yansıtmasından, birini herhangi bir konuya ikna etmeye çalışmaktan, bir insana sevgi-umut-pozitiflik aşılamaya çalışmaktan ölesiye yorgunum.
Bunlardan herhangi birini yapmak zorunda kaldığım her durumdan arkama bakmadan uzaklaşıyorum. Evet artık çok kolay insan harcıyorum önceden kırmamak kendimden uzaklaştırmak için sarfettigim çabanın yerinde yeller esiyor.
Sadece sevgiyle yaklaşana sevgi verebiliyorum o da biraz emin olduktan sonra hemen bile değil..
Bu yeni kendimi daha çok sevdim. Daha kararlı daha sakin daha huzurlu ve daha olgun.
Beni üzen bana iyi gelmeyen insanlarda iyi taraflar arayıp bulmaya çalışmıyorum annem babam bile olsalar.
Mesafe koymam gerektiğini anladığımda ikinci kez düşünmeden geri çekilmesini öğrendim. Duygusal bağların yarattığı koleliklerden kurtuldum ve kendimle arkadaş olmaya başladım.
Artık her ne yaparsam kendim için yapıyorum. Kendime iyi bakıyorum, iyi davranıyorum. Korkularını, telâşlarını, kaygısını, kırgınlıklarını , bütün sustuklarini, üzüldüklerini, kayıplarını iyi bildiğim ve kabul ettiğim; bütün bunlarla sevdigim sarildigim kendim. Sen özelsin kırıldığı yerden güçlenen, kimsesizlikle iyi başa çıkan, kendini yıkıp en baştan tekrar inşa eden, en kötülerin en acımasızların açtığı yaraları kendi saran, kendini iyileştiren kendim.
Bu sürelerde hırsını kimseden almadan, kimseye bilerek kötülük yapmadan kırmadan dökmeden yaşadın ve yaşattın. İyileşeceğin günlere kadar sabrettin ve ayakta kaldın. Kanayan yaralarını görmezden geldin gerekirse yine de koştun, koşamazsan yürüdün, düştüysen kalktın ve gerçekten bugüne dişinle tırnağınla geldin.
Kendine ve sana bunları veren rabbine her seferinde daha çok sarıldın. Zaten o sana benden başkasını seçme ve sevme dedi. Bir çölün içinde vaha gibi bir çiçek bahçesi yarattın.
Ve şimdi orada demli çayını yudumlarken bütün manzaranın keyfini çıkarmak ve kalan hiçbir şey için telaş etmemek senin hakkın. Bu olgun yaşında, saçındaki beyazlarıyla yüzündeki hüzünlü tebessümüyle o bahçeye çok yakışan bu genç adam sensin.
Kendini yaşayabilmek ne güzelmiş.. Zihnindekiden korkmadan, kalbindekini bastırmadan, geçmişini yok saymadan ve geleceği karartmadan bütün parçalarıyla sen olmak, o bütünü kendinde kurmak..
Dünyaya bir "sen " hediye etmek ne güzelmiş..
Asım Karaçay
ah o kadar istiyorum ki böyle biri olabilmeyi :') ama hâlâ başkalarının hakkımda olan düşünceleri, onayları -her ne kadar bundan kurtulmak istesem de- benim için önemli. umarım ben de kendim olabilmeyi başarırım. çok güzel bir yazıydıı, teşekkürlerr :)
YanıtlaSilHepimiz benzer şeyler yaşıyoruz. Teşekkür ederim 🤗.
Sil