Ana içeriğe atla

Kendime not


 Perspektifim degisti. Yaşanmış olayları farklı açılardan görmeye başladım. Yeni bir benle karşılaştım ve hoşlarına gidip gitmemesinin bir önemi yok. Bir kez o açıdan hayata bakmaya başlayınca normalin bu oluyor.

İçimdeki çocuk öldü mü? Sanirim evet. Umurumda mı? sanırım hayır.

Artık yeni insan keşif etmekten, sohbet etmekten, herhangi bir konu için tartışmaya girmekten, sevgi ve kabul görmek için en ufak dahi çaba göstermekten, karşı tarafın ruh halini bana yansıtmasından, birini herhangi bir konuya ikna etmeye çalışmaktan, bir insana sevgi-umut-pozitiflik aşılamaya çalışmaktan ölesiye yorgunum.

Bunlardan herhangi birini yapmak zorunda kaldığım her durumdan arkama bakmadan uzaklaşıyorum. Evet artık çok kolay insan harcıyorum önceden kırmamak kendimden uzaklaştırmak için sarfettigim çabanın yerinde yeller esiyor.

Sadece sevgiyle yaklaşana sevgi verebiliyorum o da biraz emin olduktan sonra hemen bile değil..

Bu yeni kendimi daha çok sevdim. Daha kararlı daha sakin daha huzurlu ve daha olgun.

Beni üzen bana iyi gelmeyen insanlarda iyi taraflar arayıp bulmaya çalışmıyorum annem babam bile olsalar. 

Mesafe koymam gerektiğini anladığımda ikinci kez düşünmeden geri çekilmesini öğrendim. Duygusal bağların yarattığı koleliklerden kurtuldum ve kendimle arkadaş olmaya başladım.

Artık her ne yaparsam kendim için yapıyorum. Kendime iyi bakıyorum, iyi davranıyorum. Korkularını, telâşlarını, kaygısını, kırgınlıklarını , bütün sustuklarini, üzüldüklerini, kayıplarını iyi bildiğim ve kabul ettiğim; bütün bunlarla sevdigim sarildigim kendim. Sen özelsin kırıldığı yerden güçlenen, kimsesizlikle iyi başa çıkan, kendini yıkıp en baştan tekrar inşa eden, en kötülerin en acımasızların açtığı yaraları kendi saran, kendini iyileştiren kendim. 

Bu sürelerde hırsını kimseden almadan, kimseye bilerek kötülük yapmadan kırmadan dökmeden yaşadın ve yaşattın. İyileşeceğin günlere kadar sabrettin ve ayakta kaldın. Kanayan yaralarını görmezden geldin gerekirse yine de koştun, koşamazsan yürüdün, düştüysen kalktın ve gerçekten bugüne dişinle tırnağınla geldin.

Kendine ve sana bunları veren rabbine her seferinde daha çok sarıldın. Zaten o sana benden başkasını seçme ve sevme dedi. Bir çölün içinde vaha gibi bir çiçek bahçesi yarattın. 

Ve şimdi orada demli çayını yudumlarken bütün manzaranın keyfini çıkarmak ve kalan hiçbir şey için telaş etmemek senin hakkın. Bu olgun yaşında, saçındaki beyazlarıyla yüzündeki hüzünlü tebessümüyle o bahçeye çok yakışan bu genç adam sensin.

Kendini yaşayabilmek ne güzelmiş.. Zihnindekiden korkmadan, kalbindekini bastırmadan, geçmişini yok saymadan ve geleceği karartmadan bütün parçalarıyla sen olmak, o bütünü kendinde kurmak..

Dünyaya bir "sen " hediye etmek ne güzelmiş..

Asım Karaçay

Yorumlar

  1. ah o kadar istiyorum ki böyle biri olabilmeyi :') ama hâlâ başkalarının hakkımda olan düşünceleri, onayları -her ne kadar bundan kurtulmak istesem de- benim için önemli. umarım ben de kendim olabilmeyi başarırım. çok güzel bir yazıydıı, teşekkürlerr :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimiz benzer şeyler yaşıyoruz. Teşekkür ederim 🤗.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yıllarca tavan manzarası seyrettiğim bir odada ömrüm geçti. Birçok ümidim oldu birçok ümidi yitirdim. Her birinde ağır yaralar aldım ama hepsinden sağ salim çıktım. Hayatımdan büyük pişmanlıklar, beynimden, ruhumdan istanbul geçti. Bazı bazı bitap kıyılara vurdum, bazı bazı güçlü bir şekilde düz yollarda takla attım. Yine de hep gülümsedim. Kimileri için küçük kendim için büyük savaşlar verdim. Güvensizlik adı altında kılıç yarası açtılar bedenimde, sırtımdan hançerlediler bazen, sevda bildiğim dağlara karlar yağdı, evim dediğim yüreklere sığmadım yine de; doğruldum! şimdi yine bir miktar yorgunum. Fakat halledeceğim! Hep hallettim.  A. Karaçay

Bazı şeyler hâlâ mümkün ama mühim değil.

  Bazı şeylerin hala mümkün , lakin mühim değil... nerde okudum hatırlamıyorum... bu özet cümle bir ferahlık veriyor bana. Karnını doyurmak için yolda giden buğday yüklü bir kamyonun kasasına konan bir serçe gibi olduğumu fark ediyorum. Tam hah karnım doydu dediğim anda bir de kafayı kaldırıp bakıyorum ki tüm sevdiklerimden, yaşadığım yerden tüm çevremden çok uzaklara gitmişim. "Kimse sormadi ne kadar yorgun olduğumu. Herkes bende dinlenmek istedi." diye bir cümle etmiş Gore Vidal amca. Ne yazık ki arkadaşlıkta aşk gibi taktik meselesidir. Hani bazen elinden geleni hatta daha fazlasını yaparsın ve bunun karşılığında hep ''sen olmazsan ne yaparım, benim için çok önemlisin'' sözleri işitirsin ya, ha işte onlar tamamen kandırmaca. Her zaman sözler yerine eylemlere bakın ve kimse için kendi zamanınızdan, hayatınızdan çalmayın. Yaşar Kemal'in de dediği gibi ''insanların bir yerleri var, bir ince yerleri işte oraya değmemeli'' sizin bam telinize

Hayat

  Hayat bazen gerçekten “yok artık bu kadarı da olmaz” dedirtiyor insana. Ama sonra bir anda perdenin arkasından sızan güneş ışığını görüyoruz. Birinin annesi, dostu, sevdiği, değerlisi olduğumuzu fark ediyoruz ve içimiz ısınıyor. Bazen kendimiz gibi insanlarla memleketten kilometrelerce uzakta bir araya geliyoruz ve evde gibi hissediyoruz. İnsanlık halleri işte…minnetle, sevgiyle, aşkla içmeden de sarhoş olabiliyoruz!“ Bana bütün bunları yapmasına nasıl izin verebildim” demeyi bıraktığında, kendini suçlamaktan vazgeçip kendinle barıştığında iyileşme yolunda en büyük adımını atmış olacaksın. Hangi şart ve durumda olursan ol ilerleyebilmek için mutlak bir güven duygusuna ihtiyacın var. Yıllar içinde olumsuz tecrübelerinden kazandığın yetenekler ve altıncı hissin zihnini yönetmeye başlıyorsa sesleri dinle, algılarını aç. Kimseyi alternatif yapmadığın gibi kimsenin alternatifi olma. İnsanlara değer verirken iki kere düşün. “değer mi” diye sorduğunda kendine vereceğin sağlam cevapların ol